Sayfalar

05 Mayıs 2010

Eski Roma’da Babanın Aile Üzerindeki Otoritesi ve ve Kadının Aile İçindeki Yeri ile ilgili Genel Bilgi


Patria Potestas

(Bu çalışma; Ankara 2002 yılı Folklor / Edebiyat Dergisi, Sayı: 32, s.171-176’da yayınlanmıştır. Burada ise bazı ifade değişikliği yapılmıştır)


Eski Roma yaşantısında, babanın aile içinde mutlak yetkisi bulunmaktaydı. Bu yetki, Roma öncesi, eski doğu ve Anadolu kültürleriyle de benzerlik taşımaktaydı. Bu nedenle, bugün bile bir babanın aile üzerindeki gücünü bilmek, eski Roma ve günümüz aile yaşantısında kadının yerini anlayabilmek için de önem taşımaktadır. Aşağıda katı ve kapalı bir aile ortamı bulunan eskiçağ Roma’sında, M.Ö.V. yüzyıl ile M.S. I. yüzyıl arasında, bir babanın eşi, çocukları, özellikle kız çocukları üzerindeki yetkisi ve bunun zaman içindeki değişimleriyle ilgili genel bir bilgi verilmektedir.


Böyle bir konunun üzerinde durulmasındaki etken, günümüzde eski Anadolu yaşantısıyla aynı süreçin izlerini taşıyan ülkemizdeki mevcut bazı olumsuz geleneksel anlayış ve nedenleri üzerine tarihsel bir bakış açısı oluşturmak ve aile yaşansıtında bireylerin daha çağdaş olmasına katkı sağlamaktır.


Eski Roma’da babanın aile üzerindeki yetkisi anlamına gelen patria potestas ile ilgili bilgileri, M.Ö. V. yüzyılda, Roma’da bronz levhalar üzerine yazılan XII Levha Yasası’nda (Leges Duodecim Tabularum) bulmaktayız.



Ailenin reisi, yani pater familias’ı, baba idi. Baba, başında bulunduğu hem kişileri (eş, çocuk, gelin, torun) hem de mal ve mülkleri, ayrıca hayvanları, köleleri ve yanaşmaları da içine alan Latince familia denen aile üzerinde her türlü yetkiye, yani patria potestas’a sahipti. Kısaca bir baba, ailedeki sosyal kontrolu elinde tutan tek güçtü (in manu= eli altında). Bir babanın sahip olduğu bütün bu haklar, ölümüyle son bulur ve yaşça büyük olan erkek çocuğunun eline geçer ve artık ailenin yeni reisi, evin büyük ağabeyisi olurdu. Fakat, bazen oğul, emancipatio yoluyla, babası hayattayken, kendisinin ve kendi ailesinin yetkisini eline (sui iuris) almış olurdu. Yine dolaylı aktarımlara göre, patria potestas’ın yetkileri arasında, kız ya da erkek, doğan çocuk üzerinde yaşam ve ölüm hakkı (ius vitae necisque) vardı, yani hukuken hiçbir ceza almaksızın, bir baba çocuğunu sokağa bırakabilir, satabilir, hapsedebilir, rehin verebilir, hatta (genelde bebeklik döneminde) öldürebilirdi. XII Levha Yasası’nda bu konuyla ilgili olarak iki madde bulunmaktadır: (1) XII Levha Yasası’nda işaret edildiği gibi, çok kötü sakatlığı olan çocuk hemen öldürülsün. (2) Eğer baba oğlu(nu) üç defa satarsa, oğul babasından bağımsız olsun [1]. Elbette, babanın dünyaya gelen çocuğunun yaşaması ya da ölmesiyle ilgili böyle bir kararı almasında, yasada da belirtildiği gibi çocukların sakat ya da çirkin görünümde doğmuş olmaları kadar, ekonomik kaygılar da etkendi. Bununla beraber, eski toplumda ilk doğan çocuk, kız ise öldürülmekte olduğu görüşü de bazı modern araştırmacılar tarafından ileri sürülmektedir [2].


Eskiçağda birçok toplulukta olduğu gibi Romalı bir babanın da çocuğunu evlendirme ve eşinden boşatma yetkisi vardı. Küçük yaşta evlendirilen oğul ya da kız çocuğu, babanın (ya da ağabeyisinin) istediği kişiyi kabul etmek ve bazen de ya boşamak zorundaydı ; ya da boşa(n)ma için kadın, babasına başvurmaktaydı. Genel olarak kız ve erkek çocukları küçük yaşta, ergenlik çağına girmeleri ardından evlendirildi. Dolayısıyla bu durum, (günümüzde özellikle geleneklere bağlı kırsal yerlerde süregeldiği gibi) evlenecek bireylerinin birbirini tanıması olasığını azaltmaktadır. Genelde kızların 12; erkeklerin ise 14 yaşa geldiklerinde evliliğe hazır oldukları düşünülürdü (soylu ailelerde evlilik yaşı 8-10 arasındayken, yoksul kesim için çeyizi toparlamak güç olduğundan genelde evlilik yaşı 14 olabiliyordu) [3].


Bununla beraber tanrılar adına törenle yapılan bir evliğin boşanma derecesine gelmesi toplumda hoş karşılanmazdı ve bazen boşanma, bir kız babası için de utanılacak bir durum olabiliyordu. Kocasından ayrılan kadın, hayatta olan babasının (ya da kanbağı bulunan yakınlarının) yanına dönerdi [4].


Bununla birlikte, boşanmada en önemli etkenlerden biri, kadının çocuk doğuramamasıydı. Roma’da gerek Cumhuriyet idaresi ve gerek erken imparatorlukta (Principatio dönemi) yeni mevcut yasaların konulmasına karşın, toplumda, daha eskiye uzanan Krallık dönemi kuralları geçerliydi. Buna göre, kadın ahlaki bir kadın suç işlediğinde, mahkeme değil, aile içi özel bir gelenek-kanuna bağlıydı; kadına ceza verme konusunda babalar, kocalardan önceliğe sahipti. Bir kadının işleyebileceği en ağır suç ise başta zina idi ve bunun cezası da aile bireyleri tarafından uygulanan ölümdü. Bu duruma en iyi örnek M.Ö. V. yüzyılda yaşanan, Lucretia’nın günümüze dek ulaşan öyküsüdür: Kısaca aktaralım: Bir savaş zamanı, saray mensuplarından Etrüsklü Sextus Tarquinius, geç bir saatte evinin salonunda hizmetçileriyle birlikte dokuduğu yünle meşgul olan, Tarquinius Collatinus’un karısı Lucretia’ya, biriyle zina halindeyken öldürüldüğü sanılsın diye uşağını da öldürüp, onun çıplak vücudunun yanına yatıracağı tehdidinde bulunarak tecavüz etmiştir. Lucretia, başına gelen olaydan sonra kocasına ve babasına haber gönderip gelmelerini rica etmiştir, durumunu anlatmış “ne gerektiğine sizler karar vereceksiniz,” demiştir. Kocası ve babası, suçun kendisinde olmadığını söyleyerek teselli etmeye çalıştıysalar da Lucretia iffetsiz yaşamaktansa intiharı tercih etmiştir [5].


Ayrıca eski Roma’da şarap içmesi de hukuki bir cezası olmaksızın, kadının öldürülmesine ya da kocasının boşamasına neden olabiliyordu [6].


Nitekim, XII Levha Yasası’nda, okunduğunda aslında bir yasa maddesi gibi durmayan şöyle bir ifade geçmektedir: Babasının gelişine kadar (Appius Claudius’un) sorunu ertelemesini, çünkü bizzat onun önerdiği yasayla özgürlüğü lehine hüküm vermesini istediler [7]. Söz konusu maddenin ayrıntısına inildiğinde, bir babanın kızı konusunda karar vermesi için gelmesinin beklenildiği anlaşılmaktadır. Olayın aslı, bir ailenin onuruyla ilgilidir. Şöyle ki: Appius Claudius adlı bir yasa koyucu, okula gidip gelen Verginia adındaki yeni ergen bir kıza sahip olmak için, babasının yokluğunda rüşvet karşılığında onun aslında bir köle olduğunu ileri sürmüştü. Hiçbir hukuki hakları olmadığı için o dönemde kölelere herşey yapılabilirdi, cezası yoktu. Bunun üzerine askeri bir görevde olan babasına haber gönderilerek, kızı üzerine karar vermesi için durum bildirilmiştir. Kızını içinde bulunduğu durumdan kurtaramayan baba, hiçbir ceza almaksızın, köle sıfatında görmektense herkesin gözü önünde kızını, belki ki istemeden kendi eliyle öldürmeyi tercih etmiştir [8].


Babayla evladı arasındaki bir diğer konu mirastı. Bu konu ise birçok başka soruna yol açmaktaydı. Eski Roma’da evlilik yoluyla kadının kocasına getirdiği çeyiz, tamamen kocanın mülkü, sermayesi oluyordu ve bu konuda kadın, özellikle boşanan kadın, çoğunlukla mağdur olmaktaydı. Çünkü eskiden, boşanması halinde kadın, kocasından hiçbir şeyini geri alamamaktaydı [9]. Kadın, mülk konusunda bazen kanbağı olan kendi akrabalarının da mağduru olabiliyordu. Çünkü, mülkünü idare etme konusunda kadına güven yoktu, ne aile içinde ne de hukuki yasalarda. Herşeyden önce, eski Romalıların kadın konusunda tutucu olduklarını gösteren bir ifadeyi yine XII Levha Yasası’nda (Leges Duodecim Tabularum) görmekteyiz. Yasada, dolaylı bir aktarıma göre şöyle bir madde bulunmaktadır: “Eskiler, olgun yaşta olsalar bile, hafif ruhlu olmaları sebebiyle kadınların vasilik altında olmalarını istediler; … XII Levha Yasası’na göre de böyle ön görülmüştür[10]. XII Levha Yasası’nın miras kısmına yerleştirilen bu maddeye göre kadına babasından miras kaldığında, kadın, ancak kanbağı olan akrabalarının vasiliği altında işlem yapılabilirdi, aksi halde tek başına yaptığı işlem geçersizdi. Yasa bu durum için şöyle der: Yine, baba tarafından akrabaların vasiliği altındaki kadının devredilebilir malları, zamanaşımı ile mülk edinilemez; bizzat kadın tarafından vasinin işlem sırasında onaylamasıyla malların devredilmesi bunun dışındadır: bu XII Levha Yasası’na göre böyle ön görülmüştür [11].


Görüldüğü gibi, XII Levha Yasası’nda bir baba ve çocukları arasındaki aile bağlarının durumu böyleydi. Dahası, Roma’daki aile düzeni kolay değişecek bir yapıda da değildi. Zaten değişim, başta savaşlar olmak üzere, birdenbire olmuştur. Özellikle M.Ö. III. yüzyıldan itibaren Roma’nın ard arda savaşların içine girmesi nedeniyle babaların ve kocaların uzun süre aile ortamından uzakta olması ve çoğunun savaş nedeniyle hayatını kaybetmesi, Roma kadınının kendi yetkisini ele geçirmesinde en etkili sosyal dönüşümü oluşturmaktadır.


Dolayısıyla, Augustus Dönemi’ne gelindiğinde (M.Ö. 27-M.S. 14), çocuk doğurarak ailenin ve toplumun varolması için devletin, Romalı kadınlara ihtiyacı vardı. Çünkü Roma’nın sınırlarının genişlemesiyle birlikte askere ve erdemli Roma nüfusuna ihtiyacı vardı. Augustus’un çıkardığı Iulia Yasası’na göre (Lex Iulia ve sonraları da Lex Poppaea) 20-60 yaştaki erkeklerin ve 20-50 yaştaki kadınların evlenmeleri gerekmekteydi. 20-50 yaş arasındaki çocuksuz kadınların ceza görme durumu bile vardı. Kadın, kocası ölmüşse bir yıl, kocasından boşanmışsa altı ay sonra yeniden evlenmeliydi. Bunun yanında, toplumdaki uygulanma oranının nasıl olduğu tartışmaya açık olsa da, üç çocuğu olan kadın (ius trium liberorum), yasanın nezninde kendisi ve çocukları vesayet altında olmaktan muaftı [12]. Augustus’un evilikle ilgili yasasının en önemli özelliğinin, sorumluluğun aileden (paterfamilias) alıp resmi makamlara devretmesi olarak görülür [13]. Ayrıca boşanan kadının çeyizini geri alıyor olması, yeniden evlenmesine yol açmıştı.


Bununla beraber zina dahil bazı suçların mahkeme kararına bağlanmasıyla da artık bir babanın işlediği suçtan dolayı kızını öldürmesi kısmen elinden alınmış sayılmaktaydı. Unutulmaması gereken, din esasına dayalı cezalandırmada, haksız yere adam öldürmek de suçların en ağırıydı. Haksız yere adam öldürmek, toplumsal çöküsün belirtisidir. Augustus’tan itibaren zina halinde yakalanan bir kadın ve sevgilisi sürgün edilirdi. Burada, kısmen kelimesi belirtilmek zorunda çünkü, toplumda zina söz konusu olduğunda, yasaya karşın, kadına kocası ya da babası tarafından aile içi ölüm cezası uygulamasının devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır [14].

Nitekim, Augustus sonrasında da yapılan yasalar, sürekli ceza yaptırımını ailenin elinden almaya yönelikti. M.S. II. yüzyılın sonu, orta ve geç Cumhuriyet döneminden itibaren, olasılıkla hukuken patria potestas’ın son bulduğu kabul edilir. Fakat, değişen siyasi ortamlara ve yasalara karşın, aile yaşantısında patria potestas süre gelmekteydi [15]. Bununla birlikte, iki antik yazarlardan edindiğimiz bilgiye göre, aradan geçen beş yüzyıllık bir sürecin sonunda, artık bir babanın aile içinde, özellikle kız çocuklarına karşı otoritesinin tartışma konusu haline geldiği anlaşılmaktadır. Örneğin, yazar Petronius (M.S. 20-66), bir kızın ahlaksızlık suçu işlemesinde, esas suçun kızın babasında olduğu görüşünü dile getirerek patria potestas’a atıfta bulunurken, bir diğer yazar olan Iuvenalis te (M.S. 55-140), kendi zamanını ele aldığı eserinde, bir kadının artık kendisine yasakladığı hiçbir şeyin kalmadığını, onlar için hiçbir şeyin ayıp olmadığını, neye mal olduklarını düşünmeden şaraba, lükse ve süse düşkün olduklarını, tek evlilikle yetinmediklerini, hatta bir kadının, beş sonbahar içinde boşanıp, sekiz kez evlendiğini ve marifetmiş gibi bunu mezar yazıtına da yansıttığını, ayrıca uzun süredir loğusa yatağının hazırlanmadığını, çünkü kadınların çocuk doğurmamak için ilaçlara başvurduğunu; buna karşın miras söz konusu olduğunda, pay almak için bir kadının oldukça çirkin bir çocuğu bile doğurmaktan kaçınmadığını belirterek, evlenmek isteyen arkadaşını kadın ve evlilik yaşantısı konusunda uyarmaktadır [16].


Yukarıda genel olarak belirtilen tüm bu süreçler göz önüne alındığında, Roma dönemine ait resmi ve edebi yazılı kaynaklar aracılığıyla, babanın aile içinde mutlak yetkisi ve geleneksel önemi bulunan patria potestas kavramının içeriği ve kısaca Roma ailesinde babanın, ayrıca kadının siyasi ve sosyal ortamda nasıl değişikliğe ortaya çıkmaktadır. Günümüzle karşılaştırdığımızda, Avrupa’da son yüzyılda şekillenen aile yaşantısı bir yana, ülkemizde de bu babalık yetkisinin, daha çağdaş anlayışlar içinde aile içinde öneminin korunmasına özen gösterilmektedir.



Dipnotlar :


1) XII Levha Yasası IV, 1. ve 2. Maddeleri için bkz. WARMINGTON, 1993: 441-442; (Yasanın ikinci maddesindeki satış usulu olsan emancipatio eski bir gelenekten kaynaklanmaktaydı, bkz. CROOK, 1967: 113; EYBEN, 1996: 114-115; DUPONT, 1997: 103; LAKEY, 1992: 130-133; TREGGIARI, 1996: 31-32. [(*) koyu baskılı kelimeler XII Levha Yasası’ndan kalan kısımları gösterir.]


2) HARRIS, 1994: 1-11; bununla beraber ENGELS, 1980: 112-113’de, antikçağda bebek ölümlerinin yüksek olabileceği, ama Hellen ve Roma dünyasıyla ilgili arkeoloji bakımından kız çocuklarının ölüm oranının yüksek oranda olduğunu kanıtlama çalışmalarının tatmin edici olmadığı, böyle bir oranın “demografi” olarak imkansız olduğu, s.116-119’da ise ortalama yaşam süresinin 20-30 yaş olduğu, bunun üretkenlik yaşına ulaşan kadınların oranının düşük olduğunu gösterdiği ve böyle bir durumda kız bebeklerini katletmenin, aynı zamanda nüfusun artışının azalacağı demek olduğunu o günün insanlarının da düşünebileceği belirtilir


3) CROOK, 1967: 113; SHAW, 1987: 32- 33; POMEROY, 1976: 219-220; CORBIER, 1996: 55; BAŞMAN, 1987: 92: Roma hukukunda evlenme konusunda herhangi bir yaş söz konusu olmamakla birlikte, geleneksel doktrin bunu, ergenlik yaşı olan 12 yaşı kabul etmekteydi; Evlilikte babanın etkisi ve evlilik yaşı için bkz. TREGGIARI, 1996: 31-32; ayrıca bkz. komedi oyun yazarı Terentius, Hecyra, 546-547 ve 660-661.


4) CORBIER, 1996: 52; TREGGIARI, 1996: 41; Boşanmada babanın düştüğü sıkıntıya örnek olarak bkz. Lucil. 29, 931-933:Albinus üzgün halde evine kapandı, çünkü kızının boşanmasına izin verdi.”; POMEROY, 1976: 225: Dionysos (Ant.Rom. II, 25,4) eski Roma’da hiç boşanmanın yaşanmadığı, çünkü kadınların hiçbir sığınağı olmadığından kocalarına itaat etmelerin zorunlu olduğunu belirtmiştir; Cumhuriyetin son dönemlerinde evlilik ve boşanmaların siyasi çıkar üzerine kurulmaya başladığına örnek olarak, bkz. RAWSON, 1992: 33, dipnot 99 ve 100; Boşanma üzerine komedi oyunlarından da bilgi edinmekteyiz: Aile içinde önemli bir kavga olduğunda, evi terketmek ya da boşanmak amacıyla kadının, kendi babasını çağırtması ve baba evine dönmesi örneği için bkz. Plautus, Menaechmi, 734-738 ve 779-782; Merctor, 787-788; bazen de kocanın boşanma amacıyla, karısını babasının evine göndermesi örneği için bkz. Plaut. Menaechmi. 112-113.


5) bkz. Livius. 1, 57, 1-58, 12; ARJAVA, 1998: 178-179 ve193; FANTHAM, FOLEY, KAMPEN, POMEROY, SHAPIRO, 1994: 244’de, Lucretia’nın, yaptığı bu hareketle Roma’da bir kadından beklenen ya da kadın için önemli olan erdemin “iffet” (pudicitia) olduğu ve elimizdeki Romalı ilk iffetli kadın örneği olduğu belirtilir; Lucretia'nın geç bir saatte evinin salonunda hizmetçileriyle birlikte dokuduğu yünle meşgul olması için bkz. Livius. 1, 57, 9; RICHLIN, 1984: 68-69, Lucretia’nın yünle meşgul olması, (iffetli bir kadın için) ideal davranış örneğini oluşturmaktadır


6) POMEROY, 1976: 217: Roma’da kadının içki içmesi büyük suç sayılırdı, çünkü sarhoşluğun insanları antisosyal davranışlara ve zinaya itebileceğine inanılırdı; ERDOĞAN, 1986: 74, kadının içki içmesi boşanma nedeni olabilirdi; BRAUND, 1992: 73 ve dipnot 16, eski zamandan beri kadınların içki içmesine erkekler karşı çıkmaktadır, Gellius’da Cato, kadının şarap içmesini zina kadar kötü gördüğünü ifade eder. krş. Gell. 10, 23, 4-5; Plinius, Historia Naturalis. 14, 89-91.

7) XII Levha Yasası, VI, 6. (Livius, III,44,12) maddesi için bkz.WARMINGTON, 1993: 464.


8) Livius, III, 44, 12; CRAWFORD, 1991: 21.


9) Evliliklerde düğün öncesinde “evlilik anlaşması”nın yapıldığı, fakat bununla ilgili yazılı bir belge olmadığı belirtilir. Gelin, maddi durumuna göre çeyiz getirirdi. Eski dönemde çeyiz, kocanın mutlak mülkü sayılırdı, konuyla ilgili olarak bkz. ARJAVA, 1996: 52; DIXON, 1992: 93-94; Gellius, 4, 3, 2’de, Spurius Carvilius’un karısını boşamasından sonra kadın açısından çeyizin verdiği güvene gereksinim duyulduğunu belirtir; POMEROY, 1976: 225: Dionysos (Ant.Rom. II, 25,4) eski Roma’da hiç boşanmanın yaşanmadığı, çünkü kadınların hiçbir sığınağı olmadığından kocalarına itaat etmelerin zorunlu olduğunu belirtmiştir; MARINO, 1971: 20’de, Cumhuriyet yasalarında kocanın dos’un yasal sahibi olduğunu, Cumhuriyetin sonlarına doğru ise, kocanın ölümü ya da karısını boşamasıyla evlilik son bulmuşsa, kadının çeyizini geri alabildiğini yazar; drahoma,’nın önemi için bkz. Plautus, Trinummus, 157-169 ve 374-378; 584-587 ve 612; Curculio, 662-663; Menaechmi, 129; Terentius, Phormio, 85-87 ve 297-298; drahoma ile alay için bkz. Plautus, Curculio, 665; Terentius, Heautontimonumenos, 835-841


10) Bkz. yukarıda dipnot 3.


11) On İki Levha Yasası, V, 2. (Gaius, Inst. II, 47) maddesi için bkz.WARMINGTON, 1993: 446.


12) ARJAVA, 1996: 77-78 ve 114; RAWSON, 1992: 31, 89; BOUVRE, 1984: 93-97.

13) bkz. BOUVRE, 1984: 95.

14) ARJAVA, 1996: 194-195; BOUVRE, 1984: 95, zina durumunda babanın kızını öldürme hakkı olsa da sorumluluğun büyük kısmı devlete aitti.

15) krş. ARJAVA, 1998: 147-148; EYBEN, 1996: 122-123.


16) Iuvenalis: 2,58-62 ve 6, 53; 143-152; 229-230; 419-433; 457-560 ve 594-601; Petronius: 45, 18-32.



Kaynakça

Antik Kaynaklar ve Modern Çevirileri

Gellius Aulus Gellius

J.C. Rolfe, The Attic Nights of Aulus Gellius, Cilt II (LCL) London 1961.

Iuvenalis Decimus Iunius Iuvenalis,

G.G. Ramsay, Juvenalis and Persius, (LCL) London 1996.

Livius Titus Livius

B.O. Foster, Livy, Cilt I (LCL) London 1961.

Petronius Petronius Arbiter,

E.H. Warmington, Petronius and…, (LCL) London 1987.

H.Tuğanay, Petronius Arbiter Satirikon, İstanbul 1969.

Plautus T. Maccius Plautus,

Curculio P. Nixon, Curculio, (LCL), London 1988.

N. Ataç, Buğday Kurdu, MEB, İstanbul 1964.

Menaechmi P. Nixon, The Two Menaechmuses, (LCL), London 1988.

N. Ataç, İkizler, MEB, (2. baskı) İstanbul 1965.

Mercator P. Nixon, The Mercant, (LCL), London 1995.

N. Ataç, Tecimen, MEB, İstanbul 1946.

Trinummus P. Nixon, Three Bob Day, (LCL), London 1984.

N. Ataç, Üç Kişilik Akçe, MEB, İstanbul 1947.

Plinius C.Plinius Secundus

Historia Naturalis H. Rackham, Pliny Natural History, (LlCL) London 1960.

Terentius Publilius Terentius Afer,

Heautontimorumenos J. Sargeaunt, The Self-Tormentor, (LCL), London 1994.

N. Ataç, Özünün Celladı, MEB, İstanbul 1946.

Hecyra J. Sargeaunt, The Mother -In-Law, (LCL), London

1995.

N. Ataç, Kaynana, MEB, İstanbul 1946.

Phormio J. Sargeaunt, Phormio, (LCL), London 1995.

N. Ataç, Formio, MEB, İstanbul 1946.

Modern Kaynaklar


ARJAVA, Antti “Paternal Power in Late Antiquity,” Journal of Roman Sudies 58 (1998): 147-

1998 165.

1996 Women and Law in Late Antiquity, Oxford-NY 1996.

BAŞMAN, Yüksel Roma Hukukunda Kadının Hak ve Fiil Ehliyeti, (İstanbul Üniversitesi Sosyal

  1. Bilimler Enstitüsü Hukuk Fakültesi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) 1987.

BOUVRIE, Synnove “Augustus’ Legislation on Morals-Which Morals and What Aims?” Symbolae

Osloenses 59 (1984): 93-113.

BRUND , Susanna H. “Juvenal-Misogynist or Misogamist” Journal of Roman Studies 82 (1992): 71-

1992 86

CORBIER, Mireille “Male Power and Legitimacy through Women: The Domus Augusta under the

1997 Julio-Claudians,” Women in Antiquity (edit. R. Hawley-B. Levick) London 1997.

1996 “Divorce and Adoption as Roman Familial Strategies (Le Divorce et l'adoption 'en plus'),” Marriage, Divorce and Children in Ancient Rome (edit. B.Rawson) Oxford-NY 1996.

CRAWFORT, Michael “Early Rome and Italy” History of the Roman World (edit. J.Bordman-

1991 J.Griffin-O.Murray) Oxford-NY 1991.

CROOK, J. A. “Patria Potestas,” Classical Quartey 17 (1967):113-122.

1967

DIXON, Susanne “Family Finances: Terentia and Tullia,” The Family in Ancient Rome (edit.

  1. B.Rawson) London 1992.



DUPONT, Florence Daily Life in Anciet Rome, (5. baskı; ilk baskı 1992), Blackwall, Oxford and

1997 Massashusetts 1997.

ENGELS, Donald “The Problem of Female Infanticide in the Greco-Roman World,” Classical

1980 Philology 75 (1980): 112-120.

ERDOĞAN, Perihan Antik Çağda Kadın, (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Klasik

1986 Arkeoloji Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) 1986.

EYBEN, Emiel “Fathers and Sons” Marrige, Divorce and Chidren in Ancient Rome (edit.

1996 B.Rawson), Oxford-NY. 1996.

FANTHAM, E./ FOLEY, H.P./ Women in the Classical World, Oxford -NY 1994.

KAMPEN, N.B./POMEROY, S.B.

and SHAPIRO, H.A.

1994

HARRIS, W. V. “Child-Exposure in the Roman Empire,” Journal of Roman Studies 84

1994 (1994):1-22.

LAKEY, W. K. “Patria Potestas” The Family in Ancient Rome (edit.B.Rawson) London 1992

1992

MARINO, Peter A. “Woman: Poorly Inferior or Richly Superior The Classical Bulletin 48 (1971):

1971 17-21.

POMEROY, Sarah B. “The Relationship of the Married Woman to her Blood Relatives in Rome,”

1976 Ancient Society 7 (1976): 215-227.

RAWSON, Beryl “The Roman Family,” The Family in Ancient Rome (edit. B. Rawson)

1992 London 1992.

RICHLIN, Amy “Invective Against Woman in Roman Satire” Arethusa (1984) 17: 67-80.

1984

SHAW, Brent D. “The Age of Roman Girs at Marriage: Some Reconsiderations” Journel of

  1. Roman Studies, 77 (1987): 26-45.

TREGGIARI, Susan “Divorce Roman Style: How Easy and how Frequent was it? ” Marriage,

1996 Divorce and Children in Ancient Rome, (edit. B. Rawson) Oxford-NY 1996.

WARMINGTON, E. H. Remains of Old Latin, Cilt III (LCL) London 1993.

1993


SUMMARY


On the Power of the Father on his Family (Patria Potestas) and the Place of the woman in the Life of Ancient Rome


The woman in the ancient Roman life was under the authority of her father till marriage, and then, when she vas married, she was under the authority of her husband (in manu). Thereupon, in this article, we want to mention especially the power of father in his household in the daily-life of ancient Rome (between V. B.C. and I D.C. century).


Regarding this subject, we find some important knowedge in the Twelve Tables which are written and put on Forum in Rome at B.C. 492. Of the Tables, pragraphs 1 and 2 of articles IV and V; and paragraph 6 of article VI are about the authority of a father on his family, emancipatio, right of “life or die” of a child by his or her father and heritage-tutorship. From the all these laws exposed is that the woman, in the ancient Rome, was first under the domination of her father, then her husband and the guardianship of agnates. In addition, we learn that either her or his marriage or divorce were depending on fathers; and the punishment of some crimes such as adultery or drinking wine was death; and fathers have had the right of anteriority from husband to punish.


In the life of ancient Rome, although the old Romans were known well as solid traditionalists, the patria potestas was register of influence by wars and political changes, especially from B.C. III century; so, fathers and women had become the subject of some authors, like Petronius (20-66 D.C.) and Iuvenalis (55-140 D.C.). From these authors, Petronius had complained about the ineffective power of the father, but Iuvenlis had complained about excessive freedom of women, especially married women.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bilgilendirici ve güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler.