Sayfalar

15 Ocak 2006

Dil Fıkraları

Dil bilmenin, dilin önemini belirten birkaç fıkra ve bazı sözler:

EZOP UN HAYAT ÖYKÜSÜNDEN BİR ALINTI
Diller de Diller

Köle Ezopun efendisi Samoslu filozof Ksanthos bir gün, çok değer verdiği bilgin arkadaşlarını ziyafete çağırır. Alışveriş etmesi için Ezopu pazara gönderir.
-İhtiyacın kadar para al, git ve beni utandırma. Arkadaşlarım için bulacağın en iyi, en yararlı yiyecekleri satın alı.
Ezop alışverişe çıkar. Yolda kendi kendine konuşur.
-Bana aptalca siparişler vermemen için sana bir ders vereceğim Ksanthos.
Çarşıya varınca, neyin olup olmadığına bakmaz, birkaç dil satın alır. Eve gelir, hazırlar ve yemek zamanı her misafirin tabağına sirkeli rosto halinde bir dil koyar.
Herkes tabağındaki ilk yemekten memnun kalır. Lezzetinden dolayı Ezopu kutlarlar. Yemeğe de filozof adını koyarlar, çünkü felsefenin en derin anlamlarını gerçekte ifade eden dildir.
Daha sonra Ezoptan ikinci yemeği getirmesini isterler. O da limonlu ve yağlı, haşlanmış dilleri getirip, servis yapar. Üçüncü yemek de fırında kızarmış dildir. Misafirler şaşkınlıkla bakışır ve alaylı bir biçimde bu kadar dil yemekten kendi dillerinin ağrıdığını söylerler! Ksanthos öfkeden kıpkırmızıdır, arkadaşımıza sorar:
-Başka yemeğin yok mu?
-Yok.
-Bre lanet olasıcası. Sana pazarda bulduğun en yaralı yiyecekleri satın almanı buyurmadım mı? Bize sadece dil mi getirdin? Başka bir şey bulamadın mı?
-Bana davetlilerinizin önünde böyle hakaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Böylece bu kişiler farkımızı görebilecekler. Hepiniz söyleyiniz, dilden daha iyi, daha yaralı şey nedir? Bütün hayatımızı dilimiz düzenler. Eğitimimiz ve öğrenmemiz buna bağlıdır. Sevgimizi ve nefretimizi dille belirtiriz. Dille evlilikler sağlanır, ülkeler kurulur, insanlar her çeşit tehlikeden kurtulurlar. Bütün hayatımız buna dayanır. Dil olmazsa, nasıl yaşarız? Bana öyle geliyor ki, dünyada dilden daha iyi, daha yararlı hiçbir şey yoktur.
Filozoflar, Ezopun birer birer söylediği bütün bunları dinleyerek, Ezopun haklı, Ksanthosun haksız olduğuna karar verirler.

Bunun üzerine, çatalın ve bardağın, ama bilgeliğin de arkadaşları verdiği komutlar yüzünden Ksanthosu hatalı bulurlar.
Ksanthos da onları ikna etmeye çalışır, bazı şeylerin kendi yüzünden değil, bu sefil kölenin kötülüğünden olduğunu söyler:
-Durun, der Ksanthos. Ona yemek için sizin önünüzde sipariş vereceğim ve yarın yine hep birlikte yemeğe gelin.
Sonra da Ezop?u çağırır:
-Dinle Ezop. Arkadaşlarım yarın eve yine yemeğe gelecekler. Sabah sabah çarşıya gidecek ve yemek için bulacağın en kötü, en zararlı şeyleri satın alacaksın. Duydun mu?
Ezop, yine siparişin doğru verilmediğini göstermek amacıyla sabah sabah çarşıya gider ve yine dil satın alır. Bunları hazırlar, masaya yerleştirir. Misafirler ilk tabağa bakarlar ve aralarında mırıldanırlar:
-bugün de mi dil yiyeceğiz?
Ksanthos çok sıkılmış halde, arkadaşımıza sorar:
-Bugün de mi dil yiyeceğiz? Herkesin önünde sana en kötü, en zararlı yiyeceği satın almanı söylemedim mi? Sen bize dilin en iyi yiyecek olduğunu söylememiş miydin?
-Evet, ama dilden daha kötü, daha zararlı ne vardır? Dil yüzünden ülkeler yıkılmaz mı? İnsanlar ölmez mi? Yalan düşünceler, zararlar hep dille olmaz mı? Onun yüzünden boşanmalar olmaz mı? Devletler yok olmaz mı? Tahtlar ve krallar altüst olmaz mı? Dünyada dilden daha kötü ve daha zararlı ne vardır?


MEVLANA TARAFINDAN AKTARILAN İKİ ALINTI
Dilci ile Dümenci

Gramer üstadı güverteye çıkıp,
-Gramer bilir misin sen ey dümenci? demiş.
Ne desin garip dümenci,
-Bilmem üstadım, yanıtını vermiş.
Bunun üzerine bizim bilgin:
-Eyvah, demiş kibirli, -Gitti ömrünün yarısı!
İçerlemiş bu söze dümenci, ama belli etmemiş.
Az sonra bir fırtına patlamış, bir fırtına ki,
Ne direk kalmış gemide, ne de yelken.
Dümenci koşup üstada sormuş:
-Muhterem, yüzme bilir misin sen?
Bilgin, şaşkın:
-Yok, demiş, Suyun üstünde bile duramam!
-Eyvah, demiş dümenci, Gitti ömrünün tamamı!

İki evladı kavga eden bir baba, onları dizinin dibine oturtup, biri İranlı, biri Türk, biri Arap, biri de Rum dört arkadaşın, bir hiç yüzünden nasıl kavga ettiklerini anlatmış:
Dört yoksul arkadaş yolda giderken, iyi yürekli bir adam onlara para vermiş. Parayla beraber kavga da başlamış. İranlı, pazara gidip engür (Farsça, üzüm) alalım bu parayla diyormuş. Arap, hayır engür değil, eynab (Arapça, üzüm) alalım diyormuş. Türk, bırakın kavgayı, biz en iyisi üzüm alalım bu parayla derlen, Rum, stafil (Rumca, üzüm) dururken üzüm de yenir miymiş? Diyormuş. Böylece, aynı şeyi istediklerini bilmeyen dört arkadaş, kafa göz yararak bir kavgaya tutuşmuşlar.
Kıssadan hisse: Cahillik öfkeyi körükler ve de çoğu kavga bilgisizlikten kaynaklanır.


ANTİK DÖNEM YAZARLARINDAN BAZI SÖZLER


Eğer dilini tutmazsan, başına felaket gelir (Euripides)


Boşa konuşmak, kötülüktür (Homeros)


Gevezeliğe meyilli olmak, sözü boş ve anlamsız yapar (Plutarkhos)


Felsefi tartışma, dilin alıştırmasıdır (Astydamas)

Hiç yorum yok: