Sayfalar

30 Ocak 2010

İki Düğün Şarkısı

ESKİÇAĞ YUNAN ve ROMA EDEBİYATINDAN
İKİ DÜĞÜN ŞARKISI

Eskiçağdan bu yana evlilik ve düğün töreni önemli bir toplumsal olaydır. Bu, kutsal
bir görevdi ve önemli ayrıntılara sahipti. Yazıya geçişle beraber, pek çok önemli siyasal ve
sosyal olayın kaydedilmiş olması, bize yazılı kesin belgeleri sağlamaktadır. Anadolu’da, M.Ö.
III. bin yıllara uzanan Sümer (daha sonra Akad) ve M.Ö. II. binlere uzanan Hitit edebiyatında
evlilik ve törenlere dair şiir halinde yazılı belgeler bulunmaktadır. Ve önemlisi, bunları
inceleyen kişi; bu törenlerin ve yansımalarının Yunan Roma mitolojisi kadar günlük
yaşantılarında da süre geldiğini görebilecektir. Bugün, Mısır, Mezopotamya (İran, Irak,
Suriye), Kafkaslar, Anadolu, Kıbrıs, Girit, Yunanistan ve İtalya’yı birbirine bağlayan geçmiş
ortak değerleri ortaya çıkarmadıkça, gelenek dediğimiz adetlerin özünün yitirilmesi
kaçınılmazdır. Dolayısıyla, burada aktaracağımız düğün şarkılarını okuyan bir kimse, belki
kendi yaşantımızdan da bildik görüşler edinebilecektir, en az iki bin beş yüzyıllık geçmişten
gelen.

Eski Yunan edebiyatında da ilk edebi tür, şiirdi. İlk şiirler dinseldi, tanrılar onuruna
söylenen ilahilerdi ve bunlara hymnos denirdi. Zamanla eski efsanelerin ya da kahramanların
öykülerinin anlatıldığı şiirler de yazılmıştı. Bunlardan Hymenaios, evlilik törenlerini kutlamak
için söylenen düğün şarkılarıydı; Hymen ya da Hymenaios, düğün alayını yöneten soyut bir
tanrı olarak düşünülmekteydi.

Burada, eski Yunan edebiyatından sunacağımız düğün şarkısından biri, Euripides’in
Troyalı Kadınlar adlı eserinden bir alıntıdır. Euripides (M.Ö. 480-406), iyi bir eğitim almış,
ayrıca resimle uğraşmış bir tragedya yazarıdır. 18 yaşındayken, eser yazamaya başlamış, 25
yaşında yazdığı tragedya ile üçüncülüğü, 40 yaşındayken de birinciliğini kazanmıştır. 5.
birinciliğini ise ölümünden sonra almıştır. Eserlerinde insan ruhunu çözümlemeye çalışmıştır.
Troyalı Kadınlar adlı eseri, M.Ö. 415 yılındaYunanistan’da yaşanan ve on yıl süren, yan yana
ve benzer geleneklerle yaşayan iki halk olan Atina ve Sparta’nın savaşı ortamında yazılmıştır.
Yazar, savaşın getirdiği felaketlere değinir.2

Euripides’in tragedyasında yer verdiği düğün şarkısı, Troia kralı Priamos’un, bakire
olan ve kendini tanrı Apollon’un kehanetlerini yorumlama işine adayan kızı Kassandra’nın
ağzından söylemektedir. Çünkü Kassandra, kentin yenilmesinin ardından köle olarak, diğer
soylu kadınlarla birlikte Agamemnon’un sarayına gidecektir. Dolayısıyla, savaş ortamı içinde
dile getirilen bu şarkı, farklı bir mesajı taşımaktadır. Bununla birlikte, bizlere eski zamanda
dile getirilen bir düğün şarkısı üzerine önemli bilgi vermektedir. Sözleri şöyledir:

Kaldırın havaya meşaleleri
ateşi getiriyorum size. Kutsuyor ve yakıyorum.
-Bakın, bakın- şu kandilli tapınağa,
ey efendi Hymen, mübarek koca,
ben de Argoslu bir kralın mübarek gelini.
Ey efendi Hymen!
Ve sen ey annem, sen ki gözyaşı ve ağlamalarınla
ölü babam ve vatan için yas tutuyorken,
ben, gelin olacak genç bir kızın yaptığı gibi,
düğün ateşimi yakıyorum,
ey Hymen, sana ışık versin diye,
ey Hymen, senin için yansın diye,
ey Hekate, senin için parlasın diye.
Zıpla! Daha, daha yükseğe zıpla!
Babamın en mutlu günlerindeki gibi.
Kutsal dans.
Ey, Apollon, önce sen dans et,
defne ağaçları arasındaki tapınağınla ilgilenirdim,
Hymen, ey Hymen, Hymen!
Dans et, anne, gülümse,
ayaklarımla birlik vur yere seninkileri de
en sevdiğim dansı yapıyorum.
Yüksek sesle mutlu düğün gelin şarkıları
söyleyiniz, ey Frigya’nın güzel giysili kızları,
alnıma yazılmış kocam için.3

Aktaracağımız, bir diğer düğün şarkısı, Euripides’den yaklaşık dört yüzyıl sonra
dünyaya gelmiş olan Romalı şair Catullus’a aittir. Doğum yeri, İtalya’nın Verona kentidir.
Varlıklı bir ailenin oğluydu. Dönemin lideri Caesar, o yöreye geldiğinde babasının konuğu
olurmuş. Genç yaşında Roma’ya gelen şair, Roma’da tanıştığı ve “Lesbia” takma adıyla
bahsettiği, zengin biriyle evli olan sevgilisi üzerine yazdığı aşk ve nefret şiirleriyle tanınır.
Bunlardan başka, savaşta ölen kardeşine hitaben ağıt, ayrıca tanıdığı kimi insanları alaya
aldığı şiirleri ve iki de düğün şiiri bulunmaktadır. Müstehcenlik, şairin birçok dizesinde
bulunmaktadır. Euripides’den aktardığımız düğün şarkısında hüzün; Catullus’unkinde ise yer
yer alay bulunmaktadır. Catullus’un oldukça uzun, ama hoş dizeleri şöyledir (no: 62):4

Ey Helicon dağlı,
Ey Urania’nın oğlu,
körpe kızı alır götürürsün
güveyin yanına sen,
ey Hymenaeus Hymen,
ey Hymen Hymenaeus!

Mis kokulu mercanköşk çiçekleri taksana
çepeçevre alnına,
alsana yalım renkli duvağını
yüzün güle güle,
buraya gel, buraya
sarı pabuçlarını giyerek kar gibi ak ayaklarına,

coşup bu sevinçli günde
düğün türküsü söyleyerek
gümüş gibi sesinle,
vur ayaklarını yere, çam çırayı salla elinde.

Manlius’a varıyor Iunia,
Idalium’da oturan Venus denli güzel,
Frigyalı yargıcın yanına geldiğinde,
uğurlu gelin, erdemli bir kız,

pırıl pırıl Asya mersini gibi, çiçekler açmış küçük dallarında,
peri Amadryad’ların yetiştirdiği
oyun, eğlence olsun diye,
çiğin nemini serperek üzerine.
Haydi gel öyleyse,
at adımlarımı buraya,
çabuk tut ayağını,
haydi bırak
Thespia kayasının Aonia mağaralarını,
Peri Aganippe’nin yukarıdan serin serin suladığı,

Çağır ve hatunu,
sevgi zincirleriyle bağla
genç erinin tutkulu yüreğini,
ağacı nasıl sararsa
yapışkan bir sarmaşık, sağdan, soldan dolanarak.

Siz de söyleyin haydi,
Hep birlikte, uyum içinde,
El değmemiş kızlar,
Evleneceğiniz gün yakın sizin de,
“Ey Hymenaeus Hymen,
ey Hymen Hymenaeus” deyin.

At adımlarını buraya
daha seve isteye,
çağrıldığını duyarak
görevini yerine getiresin diye,
iyi yürekli Venüs’ün rehberi,
sımsıkı bağlarsın sevgileri.

Hangi tanrıya yakarılır bu denli,
Sevilip sevenlerce?
Gökte oturanlardan hangisine
daha çok tapar insanlar?
Ey Hymenaeus Hymen,
ey Hymen Hymenaeus!

Sana yalvarır çocukları için,
eli ayağı titreyen baba,
senin için çözerler
giysilerindeki ince kuşağı kızlar,
yeni güveyin sendedir kulağı, istekle, ürkek ürkek.

Sen kendin çekip götürürsün
yaman güveyin koynuna
alıp anasının bağrından
çiçek gibi kızcağızı,
Ey Hymenaeus Hymen,
ey Hymen Hymenaeus!

Eli kolu bağlanır Venüs’ün
içinden geleni yapmak için
yüzünün akıyla, sen olmasan;
sen istersen gücü, yeter ancak;
Hangi tanrı boy ölçüşmeye kalkışır bu bizimkiyle?

Çocuk yüzü görmeyecek
hiçbir ev, sen olmazsan,
yavrularına yaslamayacak sırtını hiçbir baba;
olabilir ama, sen istersen.
Hangi tanrı boy ölçüşmeye kalkışır bu bizimkiyle?

Koruyucu yetiştirebilirsin
bir ülke, sınır boylarında,
sana tapınmayı bilmesin de;
olabilir ancak, sen istersen.
Hangi tanrı boy ölçüşmeye kalkışır bu bizimkiyle?

Açın kapının kanadını;
geliyor gelin.
Görüyor musun nasıl sallıyor
Pırıl pırıl saçlarını çıralar?
................... (metin eksik)
ağır ağır yürüse de utana sıkıla,
soylu bir duyguyla,
bir yandan ağlar, bir yandan gider
ister istemez,
daha uysalca söz dinleyerek gene de.

Gözyaşı dökmesene artık.
Korkma, görmeyecek
senden daha güzel bir kadın,
Aurunculeia, burada yarın
pırıl pırıl gün ışığını
Okyanus’tan yükselirken.

Böyle çiçek açar durur sümbül
varsıl efendinin renk renk bahçeciğinde.
Geç kalıyorsun ya sen,
geçiyor gün, haydi yürü gelin.

Yürü haydi, gelin,
içinden geliyorsa şimdi,
kulak ver sözlerimize.
Bak nasıl sallıyor
altın saçlarını çıralar;
haydi yürü, gelin.

Kapılmayacak kötü ilişkilere
senin kocan uçarılık ederek
koşmayacak artık
utanılacak çapkınlıklar ardında,
yatmak istemeyecek senin körpe memelerinden uzakta.

Yanındaki ağaçları nasıl sararsa
kıvrım kıvrım asma,
öyle birbirinizin kollarındasınız.
Gün geçiyor yalnız,
haydi yürüsene gelin.

Ey gelin yatağı,
................... (metin eksik)
ey yatağın ak renkli ayakları,
nice sevinçler duyacak efendin,
bitiriverecek gece,
daha nelerin nelerin
tadına varacak güpegündüz!
Ne var ki, geçiyor gün;
Haydi yürü, gelin.

Yukarı kaldırın çıraları, çocuklar;
yalım renkli peçe göründe işte.
Haydi türkü söyleyin uyum içinde;
“Ey Hymenaeus Hymen,
ey Hymen Hymenaeus.”

Susmasın uzun süre
açık saçık, ayıp Fescennia şakası,
ceviz dağıtsın çocuklara
efendinin oynaş oğlanı,
kendini bıraktı diye duyar da sevdiği kimse.

Ceviz ver çocuklara,
miskin oynaş oğlan,
ceviz oynadın yeterince;
Talasius’a uşak olman gerekir şimdi,
ceviz dağıt, oynaş oğlan.

Burun kıvırdın köy kadınlarına,
oynaş oğlan, daha düne değin;
tıraş edecek şimdi berber
senin yüzünü. Vah zavallı,
zavallı oynaş oğlancık,
haydi ceviz ver.

Elini çekemiyormuşsun bir türlü,
söylenenlere bakılırsa,
senin tüysüzlerden,
kokular sürünmüş güvey,
aman kes ilgini.
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

Bilirim, göz yumulan neyse,
onu yapmışsın yalnız,
doğru bulunmaz ki
böyle durumlar
evli bie erkek için.
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

Olmaz deme sakın,
kocanın isteğine, sen de gelin,
gözü dışarıda olmasın,
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

İşte kocanın evi sana
Nasıl da varlıklı, mutlu,
Tanrı gönendirsin içinde.
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

Ak pak olduğu zaman saçların,
elin ayağın titreye titreye,
yaşlılık üzerine çökerken
kafa sallayacağın günlere dek,
peki der gibi sanki
herkese, her şeye,
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

Aş kapının eşiğini
altın renkli yaldızlı pabuçlarınla,
uğur var bu işte,
süzül gir pırıl pırıl kapıdan haydi içeri,
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

Gözü nasıl da sende, bak,
erinin, bütün bütüne,
yan gelip yattığı Tyrius şiltesinde.
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

Daha az yanıp tutuşmaz senden
onun yüreği için için,
üstelik daha da derin:
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

Çek elini kızcağızın ince kolundan,
hey giyinmiş kuşanmış çocuk,
gitsin o, erinin yatağına artık,
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

Kızcağızı götürüp yatıran yerine,
yaşlı başlı erlerince
dürüstlüğü bilinen hatunlar,
Ey Hymenaeus Hymen, hey,
Ey Hymen Hymenaeus!

Gelebilirsin artık, güvey;
karın yatakta seni bekler,
çiçek gibi güzel yüzüyle
ak papatyaya,
al gelinciğe benzer.

Ama hiç de aşağı kalmazsın
güzellikte sen de ondan, güvey,
(Tanrılar benden yana çıksın),
sana da vermiş vereceğini Venüs,
geçiyor gün yalnız;
çabuk ol, oyalanma.

Pek geç kaldın sayılmaz,
geliyorsun işte.
iyi yürekli Venüs gözetsin seni,
çünkü açık ne istediğin,
gizli kapaklı değil temiz sevgin.

Afrika’nın kumunu saysın,
kıpır kıpır ışıldayan yıldızları
daha iyi,
bilmek isterse kimse
sizin tatlı oynaşmalarınızın sayısını.

Oynaşın gönlünüzce,
çoluk çocuğa karışın
kısa zamanda.
Yakışır mı oğulsuz kalması
adını sürdürecek
böyle eski bir ailenin,
hep torun tosun yetişsin
gene bu soydan.

Bir Tarquanus isterim ufacık,5
babasına minik ellerini uzatan,
anasının kucağından,
tatlı tatlı gülmeli
dudakları aralık.

Babası Manlius’a benzesin tıpkı,
tanısın onun, bilen bilmeyen herkes,
yüzünden okunsun anasının arlığı.
Bir övgü söylensin ki
soyuna sopuna
anasının erdeminden dolayı,
Penelope’nin oğlu Telemakhos’a
kalan üne benzer
biricik erdem örneği anasından.

Kapayın kapıları kızlar!
Bize bu eğlence yeter.
Mutluluk içinde yaşayın,
siz birbirine yaraşan evliler,
yapın sağlıklı gençliğinizin gereğini,
sevişmektir size düşen
durup dinlenmeden.

Not: Bu yazı, 2006 yılında yayınlanmıştır:

“Eskiçağdan İki Düğün Şarkısı,” Adam Sanat, (İstanbul, Sayı: 229/ Şubat, s. 45-52).


1
Trakya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğr.Üyesi.
2
Muazzaz İlmiye Çığ, Ortadoğu Uygarlık Mirası, Kaynak Yayınları, İstanbul 2003 (s. 100-104; 199-209.);
Güler Çelgin, Eski Yunan Edebiyatı, Remzi Kitabevi, İstanbul 1990 (s.87).
3
Euripides, Troyalı Kadınlar, (çev. S. Sandalcı) Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2002 (s.16-17),
4
Catullus, Şiirler, (çev. Güngör Varınlıoğlu), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1978 (s. 82-92); Müzehher
Erim, Latin Edebiyatı,Remzi Kitabevi, İstanbul 1987 (s.116-117).
5
Roma’nın Etrüsk kökenli bir kralının adı.

Hiç yorum yok: